NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
الْحَارِثُ
بْنُ مُرَّةَ
حَدَّثَنَا كُلَيْبُ
بْنُ
مَنْفَعَةَ
عَنْ جَدِّهِ
أَنَّهُ أَتَى
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَقَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ مَنْ
أَبَرُّ
قَالَ
أُمَّكَ
وَأَبَاكَ
وَأُخْتَكَ
وَأَخَاكَ
وَمَوْلَاكَ
الَّذِي يَلِي
ذَاكَ حَقٌّ
وَاجِبٌ
وَرَحِمٌ
مَوْصُولَةٌ
(Kuleyb b. Menfaa'nın)
dedesinden (rivayet edildiğine göre)
Kendisi (birgün) Nebi
(s.a.v.)'e gelip:
Ey Allah'ın resulü kime
iyilik edeyim? demiş de, (Nebi efendimiz):
Annene, (sonra) babana, (sonra)
kızkardeşine, (sonra) erkek kardeşine ve (sözü geçen bu kimselerden) sonra
gelen yakınına (iyilik et). Bu (yapılması) gereken bir vazifedir. (Bunlar)
ilişkileri devam ettirilmesi gereken yakınlardır."
İzah:
Müslim, birr; İbn Mâce,
edeb; Ahmed b. Hanbel, V, 3, 5.
Hadis-i şerif baştan
anııe-baba ve kardeşler olmak üzere
bütün akrabaya karşı iyilikte bulunmayı tavsiye etmekte, babadan önce annenin,
erkek kardeşten önce de kizkardeşin zikredilmesiyle de annenin iyiliğe babadan,
kızkardeşin de erkek kardeşten daha çok muhtaç olduklarına işaret
edilmektedir.
Metinde geçen
"mevlâkellezî yelî" kelimesiyle de derece itibariyle sözü geçen
yakınlardan sonra gelen akrabalardır. Kızkardeşin oğlu, erkek kardeşin oğlu,
hala, amca, hala oğlu ve hala kızı gibi. Nitekim bir önceki hadis-i şerif de
buna delalet eder. Avnü'I-Mabud yazarının açıklamasına göre "bir adam
Rasûlullah (s.a.v.)'a gelerek:
Benim hüsnü sohbetime
en layık olan kimdir? diye sordu.
Annendir, buyurdular.
Sonra kimdir? dedi,
Sonra annendir,
buyurdu.
Sonra kimdir? dedi,
Sonra annendir,
buyurdu.
Sonra kimdir? dedi,
Sonra babandır,
buyurdu"[Müslim, birr] mealindeki hadis mevzumuzu teşkil eden hadis-i
şerifte geçen "ve" harfinin "sümme (sonra)" anlamında kullanıldığına,
bu da "mevlâkellezî yelî" kelimesiyle sözü geçen kimselerin kast
edildiğine delalet eder.
Nitekim, Kur'an-i
Kerim'in muhtelif âyetlerinde sılâ-yi rahim (yakınlarla ilişkiyi sürdürmek)
teşvik edilmiştir.[Ra'd 21] Hz. Nebi de çeşitli hadislerinde bunu ısrarla emretmiştir.[Buhari,
edeb, bed'ül-Vahy; Müslim, cihad; Ahmed b. Hanbel, 1,81, 202.]
Bu mevzuda gelen
hadis-i şeriflerden biri şu mealdedir: "Şüphesiz Allah mahlukatı
yaratmıştır. Onlardan fariğ olduğu vakit, rahm ayağa kalkmış, bu
katledilmekten sığınan bir makamdır, demiş. Yüce Allah'da: Evet! Sana sıla
yapana, benim de sıla yapmama, senden ilgiyi kesene benim de ilgi kesmeme razı
değil misin? buyurmuş, rahm:
Evet razıyım, demiş
Yüce Allah da:
Bu sana verilmiştir,
buyurmuştur."[Müslim, birr]
Sılanın hakikati;
atiyye, şefkat ve merhamet manalarına gelir ki, Al-lahın kullarına bir lütfü,
ihsanı ve bir rahmetidir. Daha açık tabirle sıla-i rahim akrabayı ziyaret
ederek hallerini sormak, gerekirse yardımlarına koşmak uzakta iseler
mektuplaşmak, selam göndermek suretiyle aradaki mânevi bağın kopmamasına dikkat
etmektir. Bağın kopmasına "kat-ı rahim" denir ki; büyük günahtır.
Mamafih süa-i rahimin dereceleri vardır.
En yüksek derecesi
farzdır, bunu terk eden günahkâr olur. En aşağı derecesi de selamı kelamı
kesmektir. Sılanın kimlere farz olduğuna gelince; taraflardan biri erkek,
diğeri kadın olsa birbirlerine nikâh düşmeyecek derecede yakın akrabaya farz
olduğunu söylemişlerdir. Bu takdirde amca-oğulları ile dayı oğullarına farz
değildir. Bir takımlarına göre miras babında zevil ehram denilen bütün
akrabaya arzdır. Nevevî bu ikinci kavlin daha doğru olduğunu söylüyor.