SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 5140 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عِيسَى حَدَّثَنَا الْحَارِثُ بْنُ مُرَّةَ حَدَّثَنَا كُلَيْبُ بْنُ مَنْفَعَةَ عَنْ جَدِّهِ أَنَّهُ أَتَى النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ أَبَرُّ قَالَ أُمَّكَ وَأَبَاكَ وَأُخْتَكَ وَأَخَاكَ وَمَوْلَاكَ الَّذِي يَلِي ذَاكَ حَقٌّ وَاجِبٌ وَرَحِمٌ مَوْصُولَةٌ

 

(Kuleyb b. Menfaa'nın) dedesinden (rivayet edildiğine göre)

 

Kendisi (birgün) Nebi (s.a.v.)'e gelip:

 

Ey Allah'ın resulü kime iyilik edeyim? demiş de, (Nebi efendimiz):

 

Annene, (sonra) babana, (sonra) kızkardeşine, (sonra) erkek kardeşine ve (sözü geçen bu kimselerden) sonra gelen yakınına (iyilik et). Bu (yapılması) gereken bir vazifedir. (Bunlar) ilişkileri devam ettirilmesi gereken yakınlardır."

 

 

İzah:

Müslim, birr; İbn Mâce, edeb; Ahmed b. Hanbel, V, 3, 5.

 

Hadis-i şerif baştan anııe-baba ve kardeşler olmak  üzere bütün akrabaya karşı iyilikte bulunmayı tavsiye etmekte, babadan önce annenin, erkek kardeşten önce de kizkardeşin zikredilmesiyle de annenin iyiliğe babadan, kızkardeşin de erkek kardeş­ten daha çok muhtaç olduklarına işaret edilmektedir.

 

Metinde geçen "mevlâkellezî yelî" kelimesiyle de derece itibariyle sö­zü geçen yakınlardan sonra gelen akrabalardır. Kızkardeşin oğlu, erkek kardeşin oğlu, hala, amca, hala oğlu ve hala kızı gibi. Nitekim bir önceki hadis-i şerif de buna delalet eder. Avnü'I-Mabud yazarının açıklamasına göre "bir adam Rasûlullah (s.a.v.)'a gelerek:

 

Benim hüsnü sohbetime en layık olan kimdir? diye sordu.

 

Annendir, buyurdular.

 

Sonra kimdir? dedi,

 

Sonra annendir, buyurdu.

 

Sonra kimdir? dedi,

 

Sonra annendir, buyurdu.

 

Sonra kimdir? dedi,

 

Sonra babandır, buyurdu"[Müslim, birr] mealindeki hadis mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte geçen "ve" harfinin "sümme (sonra)" anlamında kul­lanıldığına, bu da "mevlâkellezî yelî" kelimesiyle sözü geçen kimselerin kast edildiğine delalet eder.

 

Nitekim, Kur'an-i Kerim'in muhtelif âyetlerinde sılâ-yi rahim (yakın­larla ilişkiyi sürdürmek) teşvik edilmiştir.[Ra'd 21] Hz. Nebi de çeşitli ha­dislerinde bunu ısrarla emretmiştir.[Buhari, edeb, bed'ül-Vahy; Müslim, cihad; Ahmed b. Hanbel, 1,81, 202.]

 

Bu mevzuda gelen hadis-i şeriflerden biri şu mealdedir: "Şüphesiz Allah mahlukatı yaratmıştır. Onlardan fariğ olduğu va­kit, rahm ayağa kalkmış, bu katledilmekten sığınan bir makamdır, demiş. Yüce Allah'da: Evet! Sana sıla yapana, benim de sıla yapma­ma, senden ilgiyi kesene benim de ilgi kesmeme razı değil misin? bu­yurmuş, rahm:

 

Evet razıyım, demiş Yüce Allah da:

 

Bu sana verilmiştir, buyurmuştur."[Müslim, birr]

 

Sılanın hakikati; atiyye, şefkat ve merhamet manalarına gelir ki, Al-lahın kullarına bir lütfü, ihsanı ve bir rahmetidir. Daha açık tabirle sıla-i rahim akrabayı ziyaret ederek hallerini sormak, gerekirse yardımlarına koşmak uzakta iseler mektuplaşmak, selam göndermek suretiyle aradaki mânevi bağın kopmamasına dikkat etmektir. Bağın kopmasına "kat-ı ra­him" denir ki; büyük günahtır. Mamafih süa-i rahimin dereceleri vardır.

 

En yüksek derecesi farzdır, bunu terk eden günahkâr olur. En aşağı de­recesi de selamı kelamı kesmektir. Sılanın kimlere farz olduğuna gelince; taraflardan biri erkek, diğeri kadın olsa birbirlerine nikâh düşmeyecek de­recede yakın akrabaya farz olduğunu söylemişlerdir. Bu takdirde amca-oğulları ile dayı oğullarına farz değildir. Bir takımlarına göre miras babın­da zevil ehram denilen bütün akrabaya arzdır. Nevevî bu ikinci kavlin da­ha doğru olduğunu söylüyor.